Başlarken
Merhaba;
Seyahat sonrası izlenimlerimi
yazmayı seviyorum. Fotoğrafları elden geçirmek, seyahat öncesi hazırlıktan
farklı olarak, bu kez gezip görülen diyarlar hakkına bilerek araştırma yapmak
kısmı gerçekten keyifli. Adeta seyahatin hafızama perçinlenmesi gibi…
Bu yüzden ayağımın
tozuyla başladım yazmaya.
Arjantin, Şili ve
Patagonya'ya gitmek fikri sanırım ilk benden çıkmıştı. Grup bir önceki Bhutan seyahatinin
tarihini henüz netleştirmişti ki liderimiz Dr. Ümit Kuru, her zamanki heyecanlı
gezgin halleriyle “Gitsek gitsek,
Bhutan’dan sonra nereye gitsek” moduna girmişti. Lider, Patagonya fikri
benden çıkınca ödevi de bana verdi. Emir büyük yerden gelince, Ben de oturdum
Arjantin ve Patagonya’ya çalıştım. Nereye gitmeli ne yapmalı araştırdım. Yerel
acentelerle yazıştım, programlar istedim, fiyatlar aldım, vesaire derken bir de
baktık ki Nar Gezi’den dostumuz Aykut Semerci, istediğimiz programı bize yerel
acentelerden daha hesaplı sunabiliyor…
En sonunda kapalı grup
halindeki 13 kişi, Sevgili Aykut Semerci ve rehberimiz Mutlu Günay ile birlikte, 27 Şubat günü THY’nın 09.20’de İstanbul’dan Buenos Aires’e
uçan devasa Boing 777-300 uçağında bulduk kendimizi.
Buones Aires’de
Tango’nun, Evita’nın, Maradona’nın izlerini sürdük. Iguazu’da şelalenin altına tekneyle girip
sırılsıklam olduk. El Chalten’de Fitz Roy’u daha yakından görmek adına 19 km
yürüdük. Viedma Buzulunun üzerinde ayakkabılarımızın
altındaki özel çivili tabanlıklarla gezdik. Perito Moreno’nun ihtişamı karşısında
nefeslerimiz kesildi. Torres Del
Paine’de ıssızlığın ortasındaki bir Estancia’da Patagonya pampalarında at
sürdük. Punta Arenas’da Magellan’ın gemisi Nao Victoria’nın replikasını müzeye
giriş ücreti vermeden gizlice fotoğraflamaya çalışırken bekçiye yakalandık ama
kaçtık. Ushuiai’da Antarktika gemilerine bakıp bir gün Antarktika’ya gitme
hayalleri kurduk. Jules Verne’nin Dünyanın Ucundaki Feneri; “Faro del Fin del
Mundo” yu gördük. Guanacolar, penguenler, caracaralar, coatiler, albatroslar, denizaslanları,
foklar ve hatta alakasız bir yerde doğal ortamında bir türlü göremediğimiz tukan’ı
bile gördük…
Ne mi diyorum? Ayrıntıları
merak edenler yazacaklarımı beklesinler…
Bir de en baştan söylememek
istediğim bir şey var; Sırt çantasını kapıp da o diyar senin bu diyar benim
dünyayı gezen gezgin ruhlulara hep saygı duymuşumdur. İmrenmişimdir. Ve dahi
onları kıskanmışımdır. Keşke daha gençken ve sorumluluklarım daha az iken
cesaretim olsaydı da ben de yapabilseydim diye hayıflanmışımdır.
Fakat turla gezenlere
burun kıvırıp “Sen de kendini gezgin mi
sanıyorsun, senden ancak turist olur” diyerek tepeden bakanlara, “Sen git kumda oyna” muamelesi yapanlara
da ileri derecede kılımdır. Kimin nasıl gezdiği sadece onu ilgilendirir derim. Gezgin
olmak kimsenin tekelinde değildir derim.
Yani “Aman sen de; taa Arjantinlere Patagonyalara
gitmişsin ve hatta Dünyanın Ucundaki Fener’i bile görmüşsün, ama Tur’la
gitmişsin, bu yüzden senden 'Gezgin' olmaz” diyecekseniz, hiç zaman
kaybetmeyin bu yazıyı okumaktan burada vazgeçin derim, çünkü bayağı bir
yazacağım…
Yol hariç dolu dolu 15
gün, 2 ülkede 7 şehir ve 6000 kadar fotoğraftan derlediklerim 32 kısım tekmili
birden burada…
|
Perito Moreno Buzulu, El Calafate |
|
Ateş Toprakları "Tierra del Fuego" Milli Parkı |
|
"El Faro del Fin del Mundo" Dünyanın Sonundaki Fener, Ushuaia |
|
"Bife de Chorizo" El Desnivel Restaurant, San Telmo, Buenos Aires |
|
Evita, Buenos Aires |
|
Graffiti Art, Buenos Aires |
|
"Guanaco" lar, Torres del Paine Milli Parkı |
|
Iguazu, Brezilya tarafı |
|
Tukan, Tolhuin |
|
Viedma Buzulu, Los Glaciares Milli Parkı |
|
Beagle Kanalı, Ushuaia |
Meraklandınız mı?
Sürecek