Yazının başlığı her ne
kadar Gezi Parkı’nı çağrıştırsa da benim Ayakta Duran Adamlar’ım yani “Standing
Babas” çok uzaklarda; Mumbai’de…
(Hindistan’ın en büyük şehrinin ismi 1995 yılına kadar Bombay iken, o yıl bu liman şehrinin bağlı olduğu
Maharashta eyaletinde seçimleri sağcı milliyetçi Hindu Parti kazanır. İlk
icraatlarından biri de şehrin ismini Hindu tanrıçası Mumbadevi’den gelen
Mumbai’ye değiştirmek olur…)
Ayakta Duran Adamlar’ı ilk
kez Greogory David Roberts’ın ünlü romanı Shantaram'da duydum. Shantaram; uyuşturucu
satın alabilmek için soygunlar yaparken yakalanıp, on dokuz yıl hüküm giydikten
sonra hapishaneden kaçan, ülkesi Avustralya’dan Hindistan’a Mumbai’ye giden,
1980’lerde bu şehirde 10 yıl yaşayan yazarın yarı otobiyografik, oldukça
sürükleyici ve bir tuğla kalınlığındaki (863 sayfa) romanı. Romanın kahramanı Linbaba Mumbai'deki kaçak yıllarında birbirinden ilginç bir sürü şey yaşar; hayatını bir dönem gecekonduda sürdürür, yaşadığı gecekondu bölgesinde klinik
işletir, bir süre hapis yatar, Mumbai mafyası içinde önemli yerlere gelir, hatta Sovyetler Birliği işgali altındaki Afganistan’da, Afganların yanında savaşır... G.D. Roberts'ın romanı, anlattıklarıyla olduğu kadar
içerdiği Mumbai ve Hindistan hakkındaki rehber kitaplarda bulamayacağınız pek çok
bilgiyle de insanı bağlayan bir kitap gerçekten.
Romanın bir bölümünde Linbaba, Ayakta Duran
Adamlar’ı anlatır. Mumbai’de Tapınaklarının hemen arkasında yer alan iki
binanın arasındaki dar ve karanlık koridorda yaşayan ve sürekli afyon içen
Ayakta Duran Adamlar’ı ziyaret eden Linbaba romanda onlardan şu şekilde söz
eder;
“Sürekli ayakta
durdukları ilk beş ila on sene içinde ayakları şişmeye başlardı. Kan artık
tükenmiş damarlara hücum eder ve kaslar kalınlaşırdı. Bacakları devasa hale
gelir, öyle bir şişerdi ki tanınmaz bir hal alır ve mor varislerle kaplanırdı.
Ayak parmakları kalınlaşır, fil parmaklarını andırırdı. İlerleyen yıllarda ise
bu defa bacakları incelmeye başlardı. Sonunda sadece bir ince doku halinde deri
ile iflas etmiş damarların kapladığı kemikler kalırdı.
Çektikleri acı hiç
dinmiyordu ve korkunçtu. Her eğildiklerinde bacaklarına iğneler saplanır,
ıstırapları felaket olurdu. Ayakta Duran Adamlar bunca işkenceye rağmen sürekli
hareket ederdi. Durmadan ağırlıklarını bir ayaktan ötekine verir, bunu yaparken
de yılanlarını kutudan çıkarmak için flütünü sallayarak üfleyen bir adam gibi,
gören herkesi büyüleyen zarif hareketler yaparlardı.”
Üç kez Hindistan'a gitmeme rağmen, Shantaram sayesinde
varlıklarından haberdar olduğum Ayakta Duran Adamlar veya halk arasındaki daha
yaygın isimleriyle Standing Babas veya Hinduizm’deki karşılıklarıyla Khareswari’ler
gerçekte birer Sadhu. Yeminleri boyunca
asla oturmayan, yatmayan, her türlü ihtiyaçlarını ayakta gerçekleştiren,
tuvaletlerini bile ayakta yapan Sadhu’lar…
Sadhu’nun sözcük anlamı; iyi adam
veya kutsal adam…
Hindistan’a giden
herkesin mutlaka fotoğrafını çektiği turuncu veya safran rengi giysili (bazen
giysisiz) Sadhu’lar, dünya nimetlerinden ellerini ayaklarını çekmiş, meditasyon
dışında bir şey yapmayan, yaşamlarını başkalarının onlara sunduğu yiyecek ve
içeceklerle sürdüren inançlı birer Hindu…
|
Varanasi Sokaklarından bir Sadhu |
|
Bir başka Sadhu ve Ben, Varanasi |
Bu hayatı seçmelerinin
nedeni ruhlarını özgürleştirebilmek. İnançlarına göre dünyaya özgü hemen her
şeyden vaz geçerek Mokşa’ya ulaşmaya çalışıyorlar. Yani amaçları bu fani dünyada ıstırap
çekerek “sürekli akış” Samsara’dan çıkmak. Samsara; Hinduizm’deki
doğum, yaşam, ölüm ve yeniden doğma yani reenkarnasyondan oluşan döngüyü ifade
ediyor, Mokşa ise buradan çıkıp özgürleşmek demek.
Bugün Hindistan’da kendi
ruhani dünyaları içerisinde Mokşa’ya yani mutlak özgürlüğe ulaşmak üzere
toplumdan kendilerini soyutlayan 4-5 milyon kadar Sadhu varmış.
G.D. Roberts’in yukarıda
paylaştığım insanı dehşete düşüren cümlelerle tarif ettiği Ayakta Duran Adamlar
ise az önce de söylediğim gibi birer Sadhu. Fakat bunlar dünya nimetlerinde vazgeçme
işini biraz abartmışlar. Ayakta durmaya yemin etmiş bu Sadhular
genelikle 12 yıl, bazen daha fazla süreyle ayakta duruyorlar, oturmuyorlar ve yatmıyorlar. Ayakta durmak eylemi, ruhsal aydınlanmaya ulaşmak içinbir çeşit kendini fiziksel olarak cezalandırmak anlamına geliyor. Diğer isimleriyle Standing Baba veya Khareshwari’ler genellikle kollarını dayamak için salıncak
benzeri bir alet kullanıyorlar. Geceleri ise ancak bedenlerini dik tutacak şekilde kendilerini bağlayarak ve bir ayakları ile yere basarken diğerini dinlendirerek uyuyorlar.
|
Ayakta Duran Adam, Standing Baba veya Khareshwari (web'den) |
|
Bir Ayakta Duran Adam daha... (web'den) |
Çok bilen olmak için çok
gezmek yetmiyormuş, çok da okumak gerekiyormuş sanırım. Shantaram’ı okumasam,
üç kez Hindistan’a gitmeme rağmen Ayakta Duran Adamlardan haberim bile
olmayacaktı. Artık bu ruhlarını özgürleştirmek uğruna yıllarca ıstıraba
katlanan Baba’ları görmek olmazsa olmazlarım arasında. Gerçekten "Incredible" olan
India’ya bir sonraki gidişimde, mutlaka Mumbai’ye gideceğim ve hem Shantaram’ın
hem de Ayakta Duran Adamlar’ın izlerini süreceğim…
Not: Normalde seyahat
yazılarımda kendi deneyimlerimden söz ederim. Fakat bu kez bir istisna yaptım;
çok ilgimi çeken ama henüz kendi gözlerimle görmediğim bir konudan söz etim, Affola!