Antalya BŞB Basketbol Takımı; Değişen bir şey yok!




Antalya BŞB Basketbol Takımı hakkında, tribünden bir basketbolsever olarak yazdığım önceki yazımı “Yok mu Antalya’da bu takıma sahip çıkacak birileri gerçekten? Hepsini geçtim salonu dolduracak kadar da mı yok?” cümleleriyle bitirmiştim.

Yokmuş…

Yılın son maçında, 28.12.2013’de yılın son maçında Işıklar’daki salondaydım. O güne kadar deplasman galibiyeti olmayan Aydem Pamukkale Ünviversitesi ısınmada çok da korkutmadı beni açıkçası; tamam bize göre uzundular, fiziksel olarak üstün görünüyorlardı falan ama Antalya BŞB de kendi evindeki son 4 maçını almıştı (Vestel, Akhisar Belediye, Yeşilgiresun Belediye, İstanbul BŞB).


Fakat Antalya BŞB o gün benim izlediğim açık ara en kötü ve en sıkıcı oyununu oynadı; maç boyunca anlayamadığım bir şekilde karşı takımın 13 numaralı oyuncusuna ait hiçbir istatistiği göstermeyen skor tabelası, maç sonucunu 73-66 Aydem Pamukkale Üniversitesi lehine gösteriyordu.

Rakip takım Henry Dobie’yi oynatmadı, hani “Guardın kadar konuşursun” derler ya, işte gardımız konuşamayınca sustuk. Hatta çoğu hücumda potayı bile göremedik. Aydem Pamukkale’nin uzunları; henüz ikinci maçını oynayan yeni pivot Hasan Rizvic ve Polat Kocaoğlu toplam 26 sayıyla takım skorunun üçte birinden fazlasını üretirken iyi de savunma yaptılar (H.Rizvic 16, P. Kocaoğlu 10 sayı).

Oyunu 7 asist ve 16 sayı ve 8 rebountla tamamlayan Litvanyalı Guardları Armands Skele ise bence maçın yıldızıydı. Oynadığı gösterişsiz ama etkili basketbolun yanı sıra oyunun önemli bölümünde de bizim Henry Dobie’yi iyi tuttu…

Maçtan sonra aklımda kalan sorularsa şunlardı; 

İkinci yarıda bizim koç Alparslan Uruk'u kenarda unutmuş olabilir mi? Seray Yıldırım neden oynamıyor? İstatistiklere bakıldığında (16 sayı ve 12 rebount) iyi oynamış izlenimi veren Damien Lemone Kinloch’un bu yakınlarda güvenilir bir pivot olma ihtimali var mıdır? "Güvenilir" derken bilirsiniz hani içeriye topu geçirdiğinizde pota dibindeki yüzdesi dünkü 4/10’dan daha iyi olan ya da 6 serbest atış kaçırmayan bir pivot…

Ve son soru; Bu takım nasıl kurtulur?

Maçtan sonra oturup yukarıdaki satırları yazmaya başlamadan önce yerel basında, Antalya basketbol çevresinden, yani içeriden bazı yorumcuların yazdıklarını okuyunca ise dehşete kapıldım. Özellikle de Hüseyin Altındal’ın Basket Merkezi sitesindeki yazısını. Özetle; takım içerisindeki bazı oyuncuların, aldıkları sürelerin azalması üzerine, eski koç Mehmet Bitim’i yerinden edip, yerine kendilerine yakın yeni koç Serhan Aydanarığ’ın takımın başına getirilmesine sebep olduklarını ve kendileri daha fazla süre alırken Antalya’lı oyunculara haksızlık edildiğini söyleyen bir yazıydı. Tabii ki maçları sadece tribünden izleyen bir basketbolsever olarak bu pek de hoş olmayan öyküyü bilmem ya da anlamam mümkün değildi. Ama TB2L’nin sitesinde birazcık zaman geçirince bile Hüseyin Altındal’a, en azından oyuncuların aldıkları süreler konusunda hak vermemek elde değildi.

Yazıda sözü geçen 4 oyuncunun, sezon başından bu yana Antalya BŞB’inin başına gelen 3 koç dönemindeki oynadıkları sürelere baktım:

Özgür Adıgüzel; Levent Lüle döneminde ortalama 32,38 dakika oynarken, Mehmet Bitim döneminde aldığı süre 26,21 dakikaya düşmüş. Serhan Aydanarığ döneminde ise bu süre yeniden yükselmiş; 29,52 dakika olmuş.

Hasan Karabulut için de tablo benzer; Levent Lüle döneminde aldığı süre 19,06 dakikayken Mehmet Bitim döneminde 13,19 dakikaya düşmüş. Serhan Aydanarığ’ın takımın başında olduğu son 2 maçta ise ortalama 16,44 dakika süre almış.

Berkay Gülek’in istatistikleri ise şöyle; Levent Lüle dönemi 14,44 dakika, Mehmet Bitim dönemi 22,97 dakika ve Serhan Aydanarığ dönemi 22,56 dakika. Yani Berkay Gülek'in, Mehmet Bitim döneminde aldığı süredeki artış sürmüş.

En ilginç istatistikler ise Seray Yıldırım’a ait. Levent Lüle döneminde 19,3 dakika alırken, Mehmet Bitim döneminde bu süre 21,2 dakikaya çıkmış. Serhan Aydanarığ döneminde ise dramatik bir düşüş var; ortalama 10,75 dakika. Hatta Seray Yıldırım son maçta sadece 4,55 dakika oynamış…

Tribünde oturan biri olarak ben Seray Yıldırım’ın durumuna “yeni koçla yıldızı barışmadı herhalde” veya “formsuz” der geçerdim. Fakat diğer bir yandan, yukarıda da dediğim gibi Hüseyin Altındal’ın iddiaları gerçekten dehşet verici.

Bir de eğer bu iddialar doğruysa merak ettiğim bir konu var; 9,1 sayı ve 2,7 asist ortalamasıyla oynayan, takımının yıldızı bile olmayan sıradan bir oyuncu nasıl olur da Antalya BŞB Spor Kulübünün antrenörünü değiştirecek güce sahip olur? Bunu tribünde oturan bir basketbolsevere açıklayacak biri var mıdır?

Ben yine sıradan, tribünden bir basketbolsever olarak yazımın sonunda hayalimi yazayım; bu takıma güven veren yabancı bir pivot ve skor üretebilecek bir Türk oyuncu transfer edelim ve düşme stresinden uzaklaşalım.

Ve eğer yukarıda sözünü ettiğim Hüseyin Altındal’ın iddiaları gerçekse ve bu konuda birileri hala bir şey yapmayacak olursa, sıradan bir basketbolsever olarak ben de maçlara gitmeyi bırakırım. Antalya BŞB’ni 1-2 oyuncu yönetecekse, ve bu takım için önemli olan iyi basketbol oynamak, mücadele etmek değil de kimin daha çok süre aldığıysa, Antalya’da cumartesi günleri o saatlerde yapacak çok daha keyifli şeyler bulunabilir biliyorsunuz.

Eminim pek çok basketbolsever de benim gibi düşünüyordur veya düşünecektir.  Zaten kaç kişi geliyor ki maçlara?


Not: Yazıyı bitirdikten sonra Seray Yıldırım’ın küçük bir ameliyat nedeniyle en az 1 ay oynayamayacağını öğrendim. Kendisine geçmiş olsun diyorum ama en çok da Antalya’yı takip eden basketbolseverlere geçmiş olsun diyorum. Kaldı mı Seray Yıldırım’ın yerine genç takımdan alıp da oynatmadığımız, kenarda süs gibi oturttuğumuz oyuncu?




Etiketler: ,