|
Saigon - Vinh Long arası mola verdiğimiz tesisin bahçesinden |
|
Vinh Long Yüzen Market |
|
Bir yarısı karada, diğer yarısı nehir üzerinde evler |
|
Karaoke Bar |
|
St. Anne's Katedrali |
|
Mekong üzerinde ev ve işyeri tekneler |
|
Vinh Long; kahverengi Mekong kıyılarından |
Bir süre sonra turun "turistik" kısmı için karaya çıktık. Küçük kanalların arasında yürüyüp geldiğimiz
köyde, pirinçten gevrek “popcorn” ve Hindistan cevizinden şekerin nasıl
üretildiğini izledik. Longan meyvesinin kabuklarından ateşte, zencefil,
karamel, pirinç ve Hindistan cevizi karışımından yaptıkları şekerlemeler bence
hiç fena değildi.
Ardından yine kısa bir
tekne yolculuğu sonrası yine karaya çıkıp, kanalların arasında bu kez yaklaşık yarım
saat kadar yürüyerek öğle yemeği için sıradan bir evin büyükçe verandasını
andıran restorana geldik. Menüdeki balık da sunumu da gerçekten çok güzeldi.
Zaten Vietnam mutfağı Mekong’un nimetlerinden fazlasıyla faydalanıyor ve eminim
Vietnam dilinde de bizim “Denizden babam çıksa yerim” misali “Mekong’dan babam
çıksa yerim” şeklinde bir söyleyiş vardır…
Bu arada benim yazılarım
maalesef “gurmelik” anlamında tam bir felaket. Klasik "yemek seçen" biri olarak
bu işten hiç anlamıyorum maalesef. Fakat burada size Löplöpçüler’in "Tayland-Vietnam-Kamboçya Gezisi" başlıklı yazılarını önerebilirim. “Löplöpçü” Semih Diken burada
Vietnam yemekleri hakkında bir sürü bilgi vermiş, sitede bol miktarda da yemek
fotoğrafı var.
Yemek sonrası yine “turistik”
ama eğlenceli, kanallardaki sandal gezintisinin ardından günü tamamladık. O gün Mekong’da gördüklerim,
doğal olarak Kıyamet’tekilerden (Apocalypse Now filminden söz ediyorum) farklıydı ama çok güzeldi, çok
keyfiliydi.
|
Pirinç popcorn'lar paketlenirken |
|
Sunumu güzel kendisi lezzetli balığımız |
|
Müşteri bekleyen sandallar |
|
Kanallardan |
|
Başına Non La giyip de fotoğraf çektirmeden Vietnam'a gitmiş sayılmaz insan, değil mi? Non La; hasırdan yapılma tipik Vietnam şapkası bu arada... |
|
Vinh Long'da kanalların arasında bir evden |
|
Vinh Long'dan son kare; Gün batarken yüzen market (Elektrik telleri olmasaymış iyiymiş...) |
Vinh Long dönüşü, artık
Vietnam yemeği yemek istemediğimden otele yakın Ciao Bella Restoranda pizza ve
normal tatlı bir şeyler yedim. Normal tatlıdan kastım bildiğiniz Browni… Çok iyi
olmasa da günlerdir tatlı niyetine yediğim tropikal meyveler veya kızartılıp
üzerine tatlı bir sos dökülmüş muzlara kıyasla Browni çok tatmin ediciydi…
O gece Vietnam’daki son
gecemdi. Ertesi sabah erkenden Laos’un başkenti Vientian’a uçtuk.
Vietnam; Saigon’u dikkate
alırsanız, resmi ismi Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’ndeki Sosyalizm’den eser
kalmamış bir ülke. Halong Körfezini düşünürseniz olağanüstü bir doğal güzellik.
Hue ve Hoi An derseniz, doğal güzelliklerin ötesinde her köşesi zengin tarihle
dolu. Keza, bence Ho Chi Minh isminin, Saigon’dan daha çok yakışacağı başkent Hanoi’nin
Old Quarter’ı da binlerce yıllık bir tarih barındırıyor. Da Nang’dan başlayarak,
güneye Mekong Deltasına kadar her yerde Amerikan Savaşının izlerine rastlamak
mümkün. Ve her yerde büyük bölümü motosiklet üzerinde insan kalabalıkları var.
Fakat çoğu, en azından bizim karşılaştıklarımız güler yüzlü ve cana
yakın insanlar…
Ben çok sevdim Vietnam’ı
ve bir kez daha gideceğim, umarım.
Sürecek, Laos'la...