Saklı ve Güzel Ülke; Laos
Hoşçakal Luang Prabang ve Laos...
Bir sonraki sabah, Luang
Prabang’da yine erkenden kalkıp Alms Round’u bir kez daha izlemek için gün doğmadan dışarı
çıktım. Fakat bu kez fotoğraf çekmeden, sadece izledim. Anın tadını çıkardım
yani…
Kahvaltı sorası para
bozdurmak için, bir döviz bürosu önünde sıra beklerken, Avustralyalı bayan ve Güney Koreli
erkekten oluşan genç bir çiftle ayaküzeri sohbet ettim. Luang Prabang’daki ilk
saatleriymiş. Benim üçüncü günüm olduğunu öğrenince Alms Round’u sordular, ben
de onlara gerekli tüyoları verdim. Muhabbet klasik “Where are you from?”
noktasına gelince de araya sıkıştırıp onlara Kapadokya’dan söz ettim. Koreli
cebinden bir defter çıkarıp hemen notunu aldı. İstanbul’u biliyorlardı tabii ki
ama Kapadokya’yı duymamışlardı. Ülkemizi tanıtmak adına, her fırsatta üzerimize düşeni yapmalı değil mi?
Üzerimize düşeni yapmak
derken, Laos yazılarımda, bu güzel ülkenin tarihinden hiç söz etmediğimi fark
ettim. Hele de önceki bölümlerde Vietnam’ın yakın tarihini, özellikle de de Amerikan
savaşını ayrıntılı sayılabilecek bir biçimde anlattıktan sonra, Laos’a haksızlık
etmemeli değil mi? İşte meraklısı için Kısa Laos Tarihi… (Tamam, bunu ilk
bölümde yapmalıydım haklısınız…)
Muang Sua (günümüzdeki Luang Prabang) Prensi Fa Ngum; tarihteki Laos Hükümdarlarının ilki olarak kabul
ediliyor. Fa Ngum çok genç yaşlarda Khmer İmparatorluğuna yani bugünkü
Kamboçya’ya gitmiş ve İmparatorun kızlarından biriyle evlenmiş. Ardından
ülkesindeki karışıklıkları fırsat bilip, 1349 yılında, “Kayınpederi” Khmer
İmparatoru sayesinde yanında topladığı 10 bin silahlı adamla birlikte, Angkor’dan
ülkesi Laos’a yola çıkmış. 1354 yılında da Vientiane’da yanındaki 50 binden fazla asker ve destekçisiyle taç giyip Lan Xang hükümdarı ilan edilmiş. Lan Xang; yani “Beyaz Şemsiye
altındaki bir Milyon Fil”
Yukarıdaki hikâyeyi
anlatmamın nedeni Laos için söylenen “Bir Milyon filin ülkesi” tanımını
açıklamaktı. Daha fazla ayrıntıya inmeye gerek yok sanırım. Sonrasında 18. yüzyıl
başlarında krallık parçalanmış ve Laos; Birmanya, Siyam (Bugünkü Tayland) ve
Vietnam tarafından işgal edildimiş. Ardından da ülke Fransız Sömürgesi olmuş.
İkinci Dünya savaşı
sırasında Laos, önce Tayland’a bırakılmış, ardından Japonlar işgal etmişler. Bu
dönemde Lao Halkı Japonlara karşı direnirken Özgür Laos düşüncesi de yavaştan
ortaya çıkmaya başlamış. İkinci dünya savaşı sonucunda Japonlar yenilince ülke
yeniden Fransızların eline kalmış. Fransızlar Laos’a sınırlı özgürlük
tanıdılarsa da Lao Halkı buna pek yanaşmamış. Vietnam’da Sömürgeci Fransızlara
karşı direnen Viet Minh (Vietnam Bağımsızlığı Oluşumu) ile birlikte hareket
edip, Pathet Leo yani "Lao Ülkesi
Hareketi" olarak bağımsızlıkları için mücadele etmişler. 1954 yılında,
Fransızlara karşı savaşı sonlandıran Cenevre Konferansıyla, Vietnam gibi, Laos da
bağımsızlığını ilan etmiş.
Bağımsızlık sonrası yine
karışık. Ülkede iç çalkantılar sürmüş; koalisyon hükümetleri, askeri
darbeler, komşusu Vietnam’daki Amerikan savaşı hepsi üst üste gelmiş…
Laos Amerikan savaşına görünürde katılmamış fakat 1964’den 1973’e kadar Amerikalılar Laos’a 2 milyon tondan
fazla bomba atmışlar. Amerikalılar bir yandan, Kuzey Vietnam’dan Laos topraklarından geçerek Saigon’a giden
Ho Chi Minh Yolunu bombalamışlar. Diğer bir yandan da Viet Cong’un yanında savaşan
komünist Pathet Leo hareketine karşı Kraliyet yanlısı Lao Hükümetine destek vermişler. Amerikalıların savaşı kaybetmesi ve hemen ardından Vietnam’da kurulan Vietnam Sosyalist Cumhuriyetinin etkisiyle de komşusu
Laos’ta, Pethet Leo Hareketi önderliğinde “sosyalist” Lao Demokratik Halk
Cumhuriyeti kurulmuş.
Amerikalıların attığı
bombalar binlerce köyü yerle bir edip, Lao Halkının da yüz binlercesini öldürmüş. Fakat
hala bu güzel ülkenin topraklarında patlamamış binlerce bomba mevcut. Savaş sona erdiğinden bu yana yaklaşık 20 Bin
kişi bu patlamamış bombalar nedeniyle hayatını kaybetmiş. Bugün üzerinden neredeyse
40 yıl geçmesine rağmen bu bombaların sadece yüzde biri imha
edilebilmiş. Dünyadaki her yıl patlamamış mühimmatlara bağlı ölümlerin yarıdan
fazlası Laos’ta; ve her yıl bu bombalar nedeniyle yaşamını kaybeden yaklaşık 100 kişinin de maalesef 40’ı çocuklar…
Amerika hala öldürmeye devam ediyor anlayacağınız.
1975’in ikinci yarısında
SSCB sona yaklaşırken, Sosyalist Kampa katılan son ülke oluyor Laos. Günümüzün Laos'u tek
partili bir sosyalist cumhuriyet, Marksizm’i benimsiyor ve generallerin
ağırlıkta olduğu bir Politbüro’ları var. Orak çekiçli eski SSCB bayrağıyla ülkede sıklıkla karşılaşıyorsunuz.
İnsan “gerçekten” mutlu
görünen Lao Halkının, bu dingin ve mutlu hallerinde Budizm kadar Sosyalizmin de
etkisi var mıdır acaba diye düşünmeden edemiyor açıkçası. Biliyorum, bu oldukça
naif bir düşünce. Hele de bu yorumu topu topu 5 gün geçirdiğim bir ülke için
yapmak. Büyük ihtimal benimkisi sadece gerçek olmasını istediğim bir hayal. Hayal
çünkü Laos, çalışan sınıfın ekonomik ve politik yapıyı kontrol ettiği bir ülke olmaktan çok uzak. Komşuları “Sosyalist” Vietnam’da özel sektör almış başını
gidiyor, sahillerinde yabancı yatırımcıların inşa ettiği oteller birbiri ardına
yükseliyor ve sıra mutlaka Laos’a da gelecek, hatta çoktan geldi. Sanırım yukarıda sözünü ettiğim naif hayal için artık dünyadaki tek adres Küba. Castro’ya daha da uzun ömürler
dileyelim bari…
Luang Prabang’daki son
günümüzde önce Ulusal Müzeye gidiyoruz. Diğer ismi de Ho Kham veya Royal
Palace, yani Kraliyet Sarayı. Saray 1904 yılında, Fransız Sömürge döneminde Kral Sisavang Vong ve ailesi için inşa edilmiş. 1975’de Monarşi komünistler
tarafından yıkıldığında, sarayın son sakinleri olan Veliaht Prens Savang
Vatthana ve ailesi eğitim kamplarına götürülmüşler. Tabii ki bir daha
onlardan haber alınamamış… Saray kompleksini oluşturan binalardan bir tanesi tiyatro olarak hizmet veriyor. Müze haline dönüştürülmüş bir zamanlar
kraliyet ailesinin ikametgâhı olan binayı gezerken ayakkabılarınız
çıkarmalısınız, ayrıca fotoğraf çekmek de yasak. İçeride kraliyet ailesine ait
özel eşyalar ve nadir bulunan Buda heykelleri var. Kraliyet ailesinin bir
zamanlar ibadet ettiği, Müzeye komşu Wat Mai Suwannaphumaham tapınağını bir
önceki gün görmüştük zaten. Müzeden, bir fotoğraf sergisini gezdikten sonra ayrılıyoruz.
|
Kraliyet Sarayı'nın girişi |
|
Kral Sisavang Vong'un heykeli |
|
Kraliyet Sarayından ayrıntı |
|
Müzeye komşu Wat Mai Suwannaphumaham |
|
Royal Palace önünde fotoğraf çektirmeden olur mu? |
Ardından Kuzey Çin kökenli bir etnik grup
olan Hmong’ların yaşadığı Ban Na Oune isimli bir köye gidiyoruz. Hmong’lar her
şeyin “Da” ismini verdikleri bir ruhu olduğuna inanıyorlar. Şamanların köy
yaşamında önemli bir yeri var. İnançlarına göre, kötülük ve hastalıklardan uzak
durabilmek için “Da” sürekli olarak teskin edilmeli. Bu görev de şamanlara
düşüyor. Ayrıca ev ruhlarına inanan Hmong’ların evlerinde, korunmak de için
birer sunak var.
Sonraki durağımız yine
farklı etnik bir kabile olan Khumu azınlığının yaşadığı Ban Tha Pane köyü
oluyor. Khumu Halkı, Laos’da büyücü olarak biliniyor ve bazı aileler hala büyü
yaparak veya fal bakarak hayatlarını sürdürüyorlarmış. Bir de, ben görmedim ama
yaşlı Khumu’larda dövme ve gümüş pipo ile tütün ve afyon içmek çok yaygınmış.
Günün ikinci yarısında
gerçekten çok keyif aldığım bir yere; Kuang Si Şelalelerine gidiyoruz. Şelaleler, Luang Prabang’a yaklaşık 30 kilometre mesafede. Önce güzel bir parkta kuş
sesleri arasında bir süre yürüdükten sonra şelalelere varıyorsunuz. Neredeyse bir
cangıl sıklığındaki yemyeşil ormanın içerisinde 60 metre kadar yüksekten akan su,
birkaç kez daha küçük şelaleler ve havuzlar oluşturarak ilerliyor. Bu turkuaz renkli
havuzlarda yüzmek de mümkün. 2008’de çok sevdiğim Kuang Si, itiraf etmeliyim geriye
dönüp de baktığımda, bugün çok da etkileyici gelmiyor. Çünkü bu süre içinde
Hırvatistan’da Plitvice Milli Parkındaki şelaleleri ve Iguazu’yu gördüm. Fakat
çok etkileyici olmasa da Kuang Si, tıpkı bulunduğu şehir Luang Prabang gibi, insana
huzur veren bir mekân...
Ve fotoğraflar;
|
Hmong köyü Ban Tha Pane'den tipik bir köy evi |
|
Hmong Halkı |
|
Hmong Köyünden bir kare daha |
|
Khumu azınlıktan bir kız çocuğu Ban Tha Pane Köyünden |
|
Ban Tha Pane Köyünde çamaşır zamanı |
|
Oyun oynayan çocuklar, Ban Tha Pane Köyü |
|
Kuang Si'nin Turkuaz renkli havuzlarından |
|
Kuang Si'deki Şelalelerden biri |
|
Şealalelerin başladığı yerde sular 60 metreden dökülüyor |
|
Kuang Si'den son kare |
Son gecemizde Laos
yemeklerinden fazlaca sıkıldığımızdan, Night Market’in kurulduğu Sisavangvong
Road’daki bir Pizzacıya gittik. Yemek sonrasında pazarda son bir kez daha
dolaştım. Öylesine girdiğim bir kuyumcuda, yıllardır Luang Prabang'da yaşayan ve kendi tasarladığı takıları satan dükkan sahibi Fransız
beyefendi ile ayaküzeri sohbet ettim. Gecenin ilerleyen saatlerinde otele doğru yürürken, adamın biri karşıma çıkıp “You want Lao Lady, Sir?” deyiverdi. Bunu derken bir yandan da, yolun yanındaki evlerden birinin kapısına dayanmış ve bana gülümseyerek bakan bir kadını işaret ediyordu. Adama biraz da şaşırarak hayır derken, Laos için hep söylediğim “Henüz turizmle kirlenmemiş”
tanımlamasının gerçek olup olmadığını ilk kez düşündüm.
Gerçek ya da değil, Ben
bu ülkeyi ve insanlarını çok sevdim. Dilerim ileride bir kez daha gelme
fırsatım olur…
Normalde bu tip şeyler
yapmam ama kuralı bozup ben de bir liste yaptım. İşte size Yolunuz düşerse Luang
Prabang’da yapılacak 7 şey listesi;
7. Sadece takılın,
sokaklarda yürüyün, günlük yaşamları içerisindeki keşişleri izleyin,
fotoğraflarını çekin, Mekong Manzaralı bir barda Beerlao için, yavaş, dingin,
huzurlu yaşamın tadını çıkarın.
6. Gece Pazarı, Night Market’de
turlayın, el sanatlarına, hediyelik eşyalara bakın, bir şeyler alın veya almayın
ama mutlaka turlayın.
5. Phou Si tepesine
tırmanıp günbatımını izleyin.
4. Mekong’da tekne turuna
çıkın, Pak Ou Mağaralarını ve Pirinç şaraplarıyla ünlü Ban Xanghai Köyünü görün.
3. Gitmeden araştırın,
herhangi 3 Wat’ı gözünüze kestirip, onları adamakıllı gezin, bir sürü fotoğrafını çekin
2. Kuang Si Şelalelerini
görmeye gidin ve yapabilirseniz turkuaz renkli havuzlarda yüzün
1. Mutlaka sabah gün
doğmadan kalkıp Alms Round’u izleyin.
Sürecek
ve Luang Prabang'dan son bir fotoğraf...