World Tourism Forum 2017 Global Meeting anısına basılan
Blogbook Turkey isimli kitapta 34 yerli ve yabancı blogger Türkiye’den kendilerince
bir yerleri anlatmışlar. Yazılardan bir tanesi de benim.
Gezimanya / Blogger Casting’den sevgili Murat arayıp da “Abi
geçen yıl kaytarmıştın, bu yıl senden bir yazı istiyoruz, hadi bize bir İzmir
yazısı yaz” dediğinde şaşırdım açıkçası. “Ne İzmir’i yahu? Ben 30 yıldır Antalya’da yaşıyorum...” dediysem de bu kez kaytaramadım. Oturdum ve izmir'le ilgili aklıma ne geldiyse yazıverdim.
İzmir’i tanıtan bir blog yazısından çok “Otuz yıldır İzmir’de yaşamasam da Ben de İzmirliyim” diye haykırdığım bir yazı oldu ama olsun, hep
dediğim gibi, blog dediğin de kişisel bir şey değil midir zaten?
İşte Blogbook Turkey’de yer alan naçizane yazım, Arz ederim.
İzmirliyim Ben
Ağız dolusu İzmirliyim desem de aslında uzun süredir İzmir
dışında yaşadığım yılların sayısı, İzmir’de yaşadıklarımdan fazla. Ama olsun
İzmirliyim ben.
Mesela Kadifekale’dir İzmir benim için. Hava Şehitliği’nde
yatan üç yüz doksan şehidimizden biri benim dedemdir. Uçağı İzmir Körfezi
üzerinde düşmüş...
Kemeraltı’dır. Henüz İzmir’de değil de Söke’de yaşadığımız ilkokul
yıllarımda neredeyse her on beş günde bir yaptığımız İzmir seyahatlerimin
değişmez durağıdır. Hayal meyal hatırladığım, Salepçioğlu Camii’nin arkasındaki
bahçe içinde masaları olan benim İzmir’e
gelmeyi en çok isteme nedenim; dönercidir. Araphanı’ndaki Behlül Dayı’nın, deri
parçalarıyla oynadığım ayakkabı dükkanıdır. Sonrasında hiç evlenmeyen Behlül
Dayı’nın kavuşamadığı, evinde hala kocaman fotoğrafı asılı duran güzel
Eleni’dir...
Ve tabii ki BAL’dır...
İzmir de doğan, Asansör sokaklı ve Kız Liseli annemle, yine
İzmir’de doğan babamın yıllarca
memuriyet peşinde Türkiye’yi gezdikten sonra yeniden İzmir’e dönme nedenleri
olan BAL...
Birazı İzmir’de ilk yaşadığım Karşıyaka; Karşıyaka’da
yaşayınca olmazsa olmaz Kaf Sin Kaf’dır İzmir benim için, gençliğinde
kıyısından azıcık da olsa Göztepe’de futbol oynamış babama rağmen hem de.
Alsancak’daki basketbol maçlarıdır. “İlk” şampiyonluktur...
Birazı da sonrasında taşındığımız Güzelyalı’da “çiğdem”
çitleyip film izlediğim açık hava sinemalarıdır...
Mesela Karantina kahvesidir. Rahmetli babamın bazı hafta
sonları beni götürüp biraz daha büyü sana da bilardo öğreteyim dediği Karantina
kahvesi...
Ve tabii ki Alsancak’tır. İlk gençlik yıllarımın hafta
sonları. Sinemalar, kafeler, birahaneler. Ve Kordon’dur...
Bunca yıl sonra, artık gittiğimde neredeyse hiçbir şey
tanıdık gelmese de İzmir’liyim ben.
Asfalyamı attırmayın sakın “senin İzmirliliğin mi kalmış”
falan diyerek...